27 Şubat 2015 Cuma

Ergenlikte Estetik Cerrahi

Ergenlik sıkıntılı bir dönemdir. Vücuttaki hormonal değişimle birlikte dış görünüşte de bir takım fiziksel değişiklikler yaşanır. Çocukluktan çıkan birey, yaşanılan bu hızlı değişim karşısında vücudunu beğenmemeye, kusurlarını bulmaya başlar. Bazen ergen bu durumu o kadar abartır ki vücudunu takıntı haline getirebilir.
Son yıllarda ergenler arasında estetik cerrahiye başvuranların sayısında gözle görünür bir artış yaşanmaktadır.  Ergenlerin sıklıkla başvurdukları operasyonlar arasında, yağların alınması (liposuction), meme büyütme (silikon protez) , burun estetiği (nazoplasti) ve botoks uygulamaları gözlenmektedir. Uzmanlar, estetik cerrahiye küçük yaşta başvuranlar üzerinde araştırmalar yapmakta ve bunun altında yatan sebepleri sorgulamaktadırlar.
Görselliğin abartıldığı günümüz koşullarında çocuklar ve ergenler, tüketime dayalı sektörün hedef kitlesi haline getirilmişlerdir. Bu da beraberinde dayatılmış güzellik anlayışını getirmektedir. Bu dayatılan güzellik anlayışı çoğu zaman  görsel ve yazılı basın aracılıyla popüler kişilerin özendirilmesiyle sunulmaktadır.Kusursuz fiziksel özellikler taşıyan kişileri, ergenler rol model olarak almakta, etkilenmekte ve onlar gibi olurlarsa toplum tarafından kabul göreceğini, beğenileceğini düşünmektedir. Bu düşünce de ergen bireyi, estetik cerrahiye yöneltmekte, tek tip kalıplaşmış güzellik anlayışının bir ürünü olmaya zorlamaktadır.

Öte yandan ebeveynler de kendilerini bu dayatılmış güzellik anlayışına ve onun güzellik
göstergelerine kaptırmakta, daha genç, zayıf, etkileyici ve güzel görünmek adına bir takım estetik operasyonlardan geçmektedirler. Bu durumda çocuklarına kendi  öz benliklerini keşfetmeleri yolunda kılavuzluk ederek yol gösterecek  anne baba rol modellerinden çıkmaktadırlar. Oysa ergenlik hayata dair hataların pek sık tekrarlandığı bir geçiş dönemdir. Ergen olan bireyde fiziksel gelişim tam olarak tamamlanmadığı gibi ruhsal olarak da olgunluğa ulaşılmamış bir dönemdir. Dolayısıyla ruhsal anlamda iniş ve çıkışların sıkça yaşandığı, bugün verilen kararların yarın anlamsız geldiği, beğenilerin sıkça değiştiği böyle bir dönemde, ergen bireylerin fiziksel görüntüsüne cerrahi yollardan yapacağı değişiklik ileride geri dönülemez pişmanlıklara sebebiyet verebilir.

Ancak genellemeler yaparak çocuklarda ve ergenlerde estetik cerrahiye tümüyle karşı olmak da yanlıştır. Kepçe kulaklar, belirgin yara izleri ve çok büyük memeler bazı durumlarda bireylerin sağlıklı fiziksel ve ruhsal gelişimleri için  estetik operasyonu zorunlu kılmaktadır. Uzmanlar, kepçe kulakların çok ciddi psikolojik sorunlara yol açtığı için okula başlamadan ameliyat edilmesini önermektedirler. Ayrıca kız çocuklarında memelerin taşıyamayacakları  kadar büyük olması; boyun ve sırt ağrıları ve duruş bozukluğu gibi fiziksel yakınmaların yanı sıra, ciddi psikolojik sorunlara da yol açmaktadır. Alay konusu olan genç kızlar öz güvenini kaybetmekte  ve içine kapanmaktadır. Bu durumu ortadan kaldırmak için uzmanlar estetik operasyonları önerebilmektedir.  

13 Şubat 2015 Cuma

Garip Ama Gerçek



Cinsiyet, kadın ve erkek arasındaki  fiziksel ve biyolojik farklılıkları işaret ederken; toplumsal 
cinsiyet, sosyal ve kültürel olarak belirlenen cinsiyet rollerine karşılık gelir. Bu roller çerçevesinde kadın ve erkeğin hangi tarzda kıyafet giymeleri gerektiği ve renk seçimleri belirlenir. Kız çocukların giysileri pembe ve pembe tonlarında seçilerek, süslü giydirilirken; erkek çocukların giysileri mavi renkte seçilir.
Peki 1930'dan önce PEMBENİN erkek rengi, MAVİNİN ise kadın rengi olduğunu biliyor muydunuz? 



Metro Goldwyn Mayer adlı film şirketini ve logosunu bilmeyenimiz yoktur. Hani film başlamadan önce bir aslan çıkar da kükrer ya yüreğimiz hoplar... İşte o aslandan bahsediyorum. MGM'nin logosundaki aslanın logo filme çekildikten bir gün sonra eğitmenini ve iki asistanını öldürdüğünü biliyor muydunuz? 

Atmosferi oluşturan gazlar, ağırlıkları ile cisimler üzerine kuvvet uygularlar. Bu kuvvete atmosfer basıncı denir. Peki atmosfer basıncının kahvenizdeki köpükleri de etkilediğini biliyor muydunuz? Eğer kahvenizdeki köpükler merkeze daha yakın bir yerde öbeklenirse yağmurun ve fırtınanın kapıda olduğunu rahatlıkla çevrenizdekilere söyleyebilirsiniz.



Eski Mısır'da dairenin ya da halka şeklindeki cisimlerin başlangıç ve bitiş noktalarının olmaması nedeniyle sonsuzluğu temsil ettiğine inanılırdı. Parmağa takılan yüzük evliliğin sonsuza kadar süreceğinin simgesiydi. Bu inanç Romalılar vasıtasıyla iyice yaygınlaştı. Evlilik yüzüğünün sol elin yüzük parmağına takılması ise, dolaşım sisteminde ana damarın  sol elde bu parmaktan başlayıp kalbe gittiğinin düşüncesine dayanmaktadır. Sol elin sol parmağına takılan yüzüğün kalben bağlılığı simgelediğine inanıldığından bu parmağa takıldığını biliyor muydunuz?


Tom ve Jerry çocukluğumuzun çizgi filmleri arasında yer alan, özellikle yılbaşı günlerinin yüzü suyu hürmetine art arda yayınlanarak çocuklara yılbaşının diğer günlerden farklı bir gün olduğunu yaşatan çizgi filmdir. İlk kez 1940 yılında William Hanna ve Joseph Barbera tarafından yaratılmış olan bu karakterler, aynı evde yaşayan bir kedi ile fareyi konuyu almaktadır. Evdeki yiyeceklerden beslenen Jerry'i istemeyen Tom, ona çeşitli tuzaklar kurar. Tom ve Jerry arasındaki amansız mücadeleyi ele bu çizgi filmin aslında son bölümünde her ikisinin birden intihar ettiğini biliyor muydunuz?



Bazen bir film izlerken, bazen kalbimiz kırıldığında, bazen de mutluluktan gözyaşları dökeriz. Peki gözümüzden düşen ilk gözyaşının bizi ve duygularımızı ele verdiğini hiç düşündünüz mü? Eğer o ilk göz yaşı damlaması sağ gözden aşağıya süzülüyorsa bunun mutluluktan kaynaklandığının, sol gözden süzülüyorsa ise acının göstergesi olduğunu biliyor muydunuz?   


Rimel, kadınların vazgeçilmez kozmetik ürünlerinden biridir. Rimel sürmek ustalık isteyen bir iştir. Dikkatle sürülmediğinde bir anda maskaraya dönüşmek içten bile değildir. Peki rimel sürerken neden ağzımızı açarız? Rimel sürme eylemine odaklanmamıza yardımcı olan istem dışı bir harekettir. .

 Bir başkasının koltuk altımız, ayak tabanlarımız gibi hassas noktalarımıza dokunmasıyla gıdıklanmaya başlarız ve güleriz. Oysa kendi kendimizi gıdıkladığımızda gülme eylemi gerçekleşmez. Gıdıklanmamıza sebep  olan durum nedir peki? Yapılan araştırmalar, insanların gıdıklandıklarında beynin hypothalamus bölgesini uyardığını, bu bölgenin aynı zamanda acıyı hissettiğimiz bölüm olduğunu ve gülmenin bir çeşit savunma mekanizması olduğunu ortaya koymaktadır. O yüzden de kendimizi gıdıkladığımızda, beyin beyinciği uyardığından ve beyin bu durumu bir tehdit olarak  algılamaz.

Üstün Zekalı Çocuklar ve Özellikleri

Her aile için çocuğu özeldir. Sırf sizin çocuğunuz oluşu bile çocuğunuzu özel kılan bir durumdur. Çocuklarınızın özel yetenekleri, ilgi alanları, merakları olabilir, çok güzel dans edebilirler, resim çizebilirler, bir enstrümanı çok iyi çalabilirler, bir problemi kolaylıkla çözebilirler, okulda parlak ve   başarılı olabilirler ama tüm bunlar çocuğunuzun üstün zekalı olduğu anlamına gelmez.
 Zeki olmak, yetenekli olmak, üstün yetenekli olmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Parlak zekalı bir çocuk, sorulan sorulara cevap verir, ilgilidir, dikkatlidir, bir konu üzerinde söyleyecek doğru ve hoş fikirleri vardır, kolay öğrenir,bir konuya hakim olabilmesi için 6-8 tekrar yeter, verilmek isteneni çabuk kavrar, yaşıtlarınla beraber olmaktan hoşlanır, verilen ödevleri yapar, verileni tam olarak kopya eder, okulu sever, bilgiyi özümser, iyi bir uygulayıcıdır, ezberi iyidir, açık ve anlaşılır bilgi hoşuna gider, uyanıktır,  kendinden ve öğrenme biçiminden memnundur.

Üstün Zekalı Çocukların, bazıları başta akademik alan olmak üzere bir çok alanda, bazıları ise sadece bir alanda üstün ve özel yeteneğe sahip olabilirler. Her ne kadar birbirlerinden çok farklı alanlarda eşsiz üstün yeteneklere sahip olsalar da  üstün zekalı çocukları diğer çocuklardan ayıracak bir takım ortak özelliklere de sahiptirler. Bunlar :


  • Bebeklikten itibaren farklı bir gelişim düzeyine sahiptirler. Fiziksel dengelerini diğer bebeklere göre çok daha kolay ve erken sağlarlar. Yaşıtlarına göre çok daha erken yürümeye ve konuşmaya başlarlar.
  • Çok hızlı öğrenirler ve düşüncelerini bir araya çok kolay getirirler.
  • Hafızaları çok kuvvetlidir ve olağanüstü genişlikte kelime haznesine sahiptirler. Yaşıtlarına göre karmaşık cümle yapısı kurma becerilerine sahiptirler. Kendilerini ifade ederlerken metafor kullanırlar ve soyut düşüncelerden yararlanırlar.
  • Problem çözmekten büyük zevk alırlar. Özellikle sayılarla ve yap bozla araları iyidir.
  •  Belli bir birikimle okula başlarlar. Genelde okula başlamadan önce okuma- yazmayı kendi kendilerine öğrenirler. Her türden, her konudan kitap okumaktan ve çeşitli deneyler yapmaktan hoşlanırlar. 
  • Çevresine karşı  aşırı duyarlıdırlar ve çok soru sorarlar. Kimsenin dikkatini çekmeyen ayrıntılar üzerinde fazlaca dururlar ve nedenini etkilerini öğrenmeye çalışırlar.
  • Yaşıtlarından ziyade, yetişkinlerle bir arada olmayı tercih ederler. Öğrenmekten, yeni bir şeyler keşfetmekten ve üretmekten büyük haz alırlar.  
  • Çevrelerine karşı aşırı ilgi duymaları, beraberinde güçlü gözlem ve mantık yürütme gücüne sahiptirler. Aralarında ilişki yokmuş gibi gözüken olaylar arasındaki bağlantıyı mantıklı bir şekilde ve çabuk kurarlar.
  • Adalet duyguları çok erken yaşta gelişmiştir. Sosyal ve politik olaylara aşırı duyarlı ve ilgilidirler.   
  • Yeni karşılaştıkları bir konuyu kavramakta, konunun mantığını çözmekte gecikmez ve güçlük çekmezler. Bir konuya tümüyle hakim olabilmeleri 1-2 tekrarla mümkündür. 
  • Dikkatlerini belli bir konu üzerinde uzun süreli yoğunlaştırabilirler
  • Olayları farklı bakış açılarıyla değerlendirirler, eleştireldirler ve orjinal fikirler ortaya atarlar.
  •  Hayal güçleri çok geniştir. Özellikle okul öncesi dönemlerde hayali oyun arkadaşları vardır.
  • İnsanları organize etmekte, faaliyetleri planlamada belirgin olarak öne çıkarlar. 
  • Diğer çocuklara nazaran uykuya daha az ihtiyaç duyarlar. Kaybedecek vakitleri olmadığını düşünerek uykuya ayıracakları zamanı kitap okuyarak, ansiklopedi ya da sözlük karıştırarak geçirmekten büyük haz alırlar.




   

12 Şubat 2015 Perşembe

Okulda Başarısızlık ve Nedenleri

Okul başarısızlığı öğretimin her kademesinde görülen, çocuğu derinden etkileyen, çocukla aile arasında problemlere sebebiyet veren ve aile ilişkilerini zedeleyen bir durumdur. Okul başarısızlığının çok çeşitli sebepleri vardır. Bu sebepleri, kişisel ve toplumsal olarak, iki ana başlık altında  ele alabiliriz.

Kişisel Özelliklerinden Kaynaklı Okulda Başarısızlık
Kişisel  başarısızlıkların ardında yatan faktörler arasında, çocuğun bireysel özellikleri yer alır. Çocuğun akranlarına göre zeka düzeyinde yetersizlik,öğrenme güçlüğü çekmesi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi nörolojik kökenli gelişim bozukluğu göstermesi, bedensel bir engelinin oluşu, görme- işitme kayıpları çocuğun okul başarısızlığında önemli etkenlerdir.

Toplumsal Sebeplerden Kaynaklı okul başarısızlıkları; aileden, okuldan ya da ekonomik olanaklardan kaynaklıdır.

Aileden kaynaklı okul başarısızlıklarında; aile içindeki ilişkilerin dengeli ve sağlıklı yürümemesi,
çocuğun problemlerinin ailenin farkında olmayışı,çocukların ailelerinden yeterli ilgi ve sevgi görmemesi, ailelerin çocuklarını başka çocuklarla kıyaslamaları, ailelerin çocuklarından kapasiteleri üzerinde beklentiler içinde olmaları, aile içi geçimsizlik, anne babanın sağlıklı model olmaması, ailelerin çocukların okul başarısızlıklarına çözüm aramak yerine, çocuğun başarısızlığını alaya almaları, cezalandırmaları, hoşgörüden uzak ve katı tutumlar içinde olmaları sıralanabilir.

Okuldan kaynaklı başarısızlıklar arasında, okuldaki eğitim öğretim programların çocuğun gelişim düzeyine  uygun olmaması, çocuğun gelişim seviyesinin çok üzerinde program uygulamaları, okul idaresinin aşırı disiplin önlemleri alması, öğrencilerle iletişim içinde olmamaları, öğretmenlerin öğrencilere karşı aşırı sert ve otoriter tutumları, kılavuzluk edememeleri, öğretmenlerin bilgiyi aktarımdaki yetersizlikleri ve tükenmişlikleri sayılabilir.

Ekonomik olanaklardan kaynaklı okul başarısızlıklarında ise, ailenin içinde bulunduğu ekonomik şartlardan ötürü çocuğun  temel gereksinimlerini karşılayamaması ya da karşılamakta zorlanması, beslenmede yaşanan problemler, ders  çalışmaya yönelik ortamın sağlanamaması,  çocuğun okul araç ve gereçlerinin temin edilememesi, çocuğun aile bütçesine katkı sağlamak için okuldan sonra çalışmak zorunda kalması ve derslerinle ilgilenecek vakti bulamaması başlıca sebeplerdir.

Okul, aile ve öğrenci arasında sağlanacak iş birliği sayesinde, problemlerin kaynağına inilmeli, okuldaki başarısızlığının sebepleri araştırılmalı, gerekli durumlarda uzmanlardan yardım alınmalı, çocuğun hayatının büyük bir kısmını geçirdiği okul ortamında mutlu, kendine güvenen bireyler olarak eğitim ve öğretim alması sağlanmalıdır. ,



"Eşyanın Tabiatı": Tarihin En Hazır Cevapları

"Eşyanın Tabiatı": Tarihin En Hazır Cevapları: On sekizinci yüzyıl İngiltere’sinin önemli ressamlarından William Holman Hunt’ın bir tablosu Londra Kraliyet Akademisinde sergileniyordu....

Ev Yapımı Öksürük Giderici Şekerlemeler

Çocuklar şekerlemeye bayılırlar ancak biz aileler, çocuklarımızın şekerleme tüketmelerini bir çok nedenden ötürü istemeyiz. Öncelikle şekerlemelerin diş sağlığına olumsuz etkileri  vardır. Şekerlemeler, diş minelerine zarar verir ve çürüklerin oluşmasına neden olur. Besin değerinden yoksun olan şekerlemeler, kalori yönünden oldukça zengindirler. Bu da çocukların erken yaşta obeziteye yakalanma riskini arttırmakta ve  kilo alımına sebebiyet vermektedir. Ayrıca, şekerlemeler, kandaki şeker oranında ani değişikliklere sebebiyet verir. Önce kan şekeri oranında ani bir artışa, sonrasında da ani bir düşüşe sebebiyet veren şekerlemeler, çocuk sağlığı açısından oldukça tehlikedir. Yapılan araştırmalarda, bağışıklık sistemi üzerinde şekerlemelerin olumsuz etkileri saptanmıştır. Peki sağlık yönünden  bu kadar olumsuz etkileri olan şekerlemelerle ilgili bilgi verdikten sonra ev yapımı öksürük giderici şekerlemeler de neyin nesi? diye sorabilirsiniz.

Öncelikle, bunlar bildiğiniz şekerlemelerden değil her ne kadar şekerleme sözcüğü yazının içinde geçse de ! Bildiğiniz şekerlemelerin aksine, bağışıklık sistemini güçlendirici, soğuk algınlık, grip ve öksürük tedavisinde etkili, doğal ve ev yapımı "şekerlemeler".

Ev Yapımı Öksürük Giderici Şekerlemeleri Malzemeleri:

Katkısız, Saf, Doğal Bal :  Öksürüğün doğal ilacı olarak bilinen bal, solunum yolları tedavisinde de etkilidir. Bal ayrıca, alerjilerin etkilerini azaltmaya yardımcıdır. Polen mevsiminden önce tüketilen bal, bağışıklık sistemini güçlendireceğinden alerjik göz ve saman nezlesi belirtilerini hafifletmektedir.
enfeksiyonlarının

Tarçın : Tarçın, soğuk algınlığı ve gripal enfeksiyonların tedavisinde pek sık kullanılır ve iyileştirici özelliğe sahiptir.

Hindistan Cevizi Yağı: Antioksidan bakımından oldukça zengin olan Hindistan cevizi yağı, antibakteriyel  ve antiviral olan laurik asit içerir. Hindistan cevizi, bağışıklık  sistemini güçlendirerek soğuk algınlığına yakalanma riskini azaltır. Soğuk algınlığına yakalandığınızda ise, Hindistan cevizi yağını tedavinizin doğal bir  parçası haline getirdiğinizde, hastalığınızı daha kısa sürede atlatmanıza yardımcı olur. Ballı limonlu ılık suya ya da çaya ekleyeceğiniz Hindistan cevizi yağının şifa verici yanı vardır.


Ev Yapımı Öksürük Giderici Şekerleme Tarifi:
1/2 kupa Hindistan cevizi yağı
1/2 kupa halis bal
1 çay kaşağı tarçın

Hindistan yağını bir kabın içine alın ve bir el mikseri ile köpürünceye kadar çırpın. Balı ekleyin ve Hindistan cevizi yağı ile balı birbirine karışıncaya kadar çırpmaya devam edin. Tarçını ekleyin. Karışımı, küp şeklinde olan buzluk kabının içine yerleştirin. 20 dakika kadar deep freezede şertleşinceye kadar bekletin. Buzluk kabını ters çevirerek sertleşmiş olan küp şeklindeki şekerlemeleri çıkarın. Hava geçirmeyen bir kap içerisinde buzdolabında muhafaza edin. Çocuklarınızın güvenle tüketeceği ev yapımı öksürük giderici şekerlemeler hazır. Afiyet Olsun!



11 Şubat 2015 Çarşamba

Bu Günün Bir de Yarını Var: Akşamdan Kalma

 Deli gibi bir baş ağrısına eşlik eden mide bulantıları, bir yandan damacana damacana su tüketme diğer yandan da ağır basan kusma isteği arasında yataktan kalkıp kalkıp yatmalar, perdeleri sıkı sıkıya kapamalar, bitmek bilmeyen bir günün özetidir, akşamdan kalmak. Bir şeyler yesen içsen sanki geçecekmiş gibi gelen, yaşadığın keyifli geceyi bile hatırlamana fırsat vermeyen, fizyolojik etkileri yanında psikolojik etkileriyle de (" ne vardı sanki o kadar içecek", " o son içkiyi içmeyecektim", " moralim o kadar bozuk olmasa böyle olmazdı")  nafile olan bu durumdan kurtulmak için herkesin kendine göre bir reçetesi vardır. Kimi kahvede arar çözümü (ki bu zaten dehidrasyona uğramış vücudu bir de kahve tüketerek iyice susuz bırakmaktır), kimi soda limonda ya da bir bardak buz gibi birada, kimi de Alka Seltzer'de ya da aspirinde. Alkol, vücudu dehidrasyona uğrattığı gibi, aynı zamanda vücuttaki vitaminleri ve besinleri de sünger gibi çeker. Dolayısıyla ertesi gün ızdırap içinde olmamıza neden olan durum, dehidrasyon ve vücudun eksiklik hissettiği vitaminlerdir. Tabii ki  gece başlarken "aklı başında" olan her insan birbirine "yavaş gidelim gece uzun"" ayarı vermeye çalışsa da (ki akşamdan kalmayı önleyen en etkili çözüm budur) ilerleyen saatlerde koyulaşan muhabbetle birlikte "sat anasını" diye tokuşturulan kadehlerle "ağır" geçen gecenin etkilerini azaltmak mümkün.



Akşamdan Kalmadan Önce Yapılacaklar
  • B Vitamini kompleksi, C Vitamini ve Antioksidan takviyesi, karaciğeri detoksifiye etmeye yarar. Akşamdan kalmayı önlemek adına, alkol alımından ya da uykuya geçmeden önce alınan B vitamini kompleksi ertesi güne yatırım yapmaktır.
  •  Alkol alımı sırasında  ya da öncesinde yenilen yemek, vücudun alkol emilimini yavaşlattığından aklına gelmeyenin başına gelmesinde önleyici bir etkiye sahiptir. Buna benzer olarak, dışarı çıkmadan önce içilen bir bardak süt de alkolün etkisini hafifletecektir. 
  • Alkol alımı sırasında bol su tüketmek, her bir kadehe karşılık bir bardak su içmek (en azından  kontrolün hala sizde olduğunu düşündüğünüz zamana dek ) vücudun hidrasyonu açısından önemlidir.

Akşamdan Kalma Durumunda Yapılacaklar 



Mükemmel olduğumuzu kimse iddia edemez. Bir yerde hepimiz insanız, şaşarız beşeriz ama küllerimizden doğmayı da biliriz. Bir ölüme çare bulamadığımız şu dünyada, akşamdan kalmaya mı çare bulamayacağız yani?

  • Her şey, bittiği yerde başlarmış! Öyleyse,bir gece önce kaybettiğiniz besinleri ve suyu yeniden vücuda kazandırmakla yavaştan işe koyulmak gerek. Oda sıcaklığında su içmek, ilerleyen saatlerde gerekli besinleri almak işin temel "felsefesi" olmalı. Mideniz, Alka Seltzer ve tuzlu bisküviyi  kabul hale gelir gelmez, ötesini berisini düşünmeden sarılın bu muhteşem ikiliye. 
  • Sonrasında kolaylıkla sindirebileceğiniz ve hidrasyonu sağlayacak meyve suları ya da salatalık tüketebilirsiniz.
  • Akşam kalmanın etkilerini en iyi meyveler,sebzeler,karbonhidrat yönünden zengin hafif yiyecekler ve çorbalar ortadan kaldırır. Özellikle potasyum açısından hayli zengin olan muz ve domates tüketmek; karbonhidrat yönünden zengin, detoks özelliği taşıyan yulaf ezmesini meyvelerle birlikte yemek insanlık adına küçük ama sizin için büyük bir adım olacaktır. 
  • Ekmek, meyveler ve  taze meyve suları  fruktoz açısından oldukça zengindir. Fruktoz, karaciğerin alkolü parçalamasına yardımcıdır.
  • Süt ürünleri  tüketilmesinden sakınılmalıdır. 
  • Uyku uykunun mayasıdır sözünü büyüklerimiz boş yere söylememişler. Akşamdan kalmaya en iyi çözüm uykudur. Kendinize gelene kadar uyuyun uyanın, tekrar uyuyun.
  • Yeşil çayı, rezeneyi, zencefili ve fesleğeni, ekinezyayı mide bulantısına karşı meyve sularının içine katabilirsiniz.
  • Havuç suyu, portakal havuç karışımı taze meyve suyu da vücudun hidrasyonu açısından oldukça etkilidir.
                                            Akşamdan Kalmaya Reçeteler 



Buzlu Portakallı Zencefilli Yeşil Çay 

Yeşil çay doğal bir antioksidandır.  Yeşil çay, taze zencefille bir araya geldiğinde mideyi rahatlatacağı gibi, Cvitamini açısından zengin portakal suyu da karışıma eklenince ortaya doğal bir reçete çıkıyor.

1.5 kupa su
1 poşet yeşil çay
2-3 ince kesilmiş zencefil
1 kahve fincanı taze sıkılmış portakal suyu

Suyu kaynatın. Kaynamış suyun içine yeşil çayı ve zencefili koyun. Üzerini çay tabağı ile kapatın ve 5 dakika demlenmeye bırakın. Yeşil çay poşetini içinden çıkarın ve soğumaya bırakın. Soğuması için buzdolabına koymayın. Soğuyan karışımı buzla dolu bir bardağa aktarın ve içine taze portakal suyunu ilave edip karıştırın. Doğal içeceğiniz hazır.

Hala tüm bu öneriler sizi gündelik hayatınıza geri döndürmeyi başaramadıysa, umudun bittiği yerde mucizelerin başladığını unutmayın! 


Campari ve Portakal Suyu 

3cl Campari
0.70 cl taze meyve suyu

Campariyi ile portakal suyunu karıştırıp buzlu bir kadehin içerisine aktarın ve için.   


10 Şubat 2015 Salı

Mucizevi Bitki Karabuğday

Karabuğday, her ne kadar isminden ötürü buğdaygil familyasından olduğu düşünülse de kuzukulağıgiller familyasından bir bitkidir. Ülkemizde yeni yeni kullanılmaya başlansa da Rusya, Japonya, Polonya ve Çin gibi ülkelerde sıklıkla tüketilen bir bitkidir.

Karabuğdayın Faydaları : 


  • Lif oranı oldukça yüksek olan Karabuğday, kilo vermede ve ideal kilonun korunmasında oldukça etkilidir.Yapılan araştırmalarda karabuğdayın açlık duygusunu bastırmakta etkisinin en üst düzeyde olduğunu saptamıştır. 
  • Protein açısından oldukça zengin bir besin kaynağı olan karabuğday, diğer bitkilerle karşılaştırıldığında  hazmedilebilir bitkisel protein oranı  en yüksek olandır.
  • Karabuğday, yüksek oranda magnezyum içerdiğinden kan şekerinin düzenlenmesinde önemli rol oynar.
  • Bu mucizevi bitki potasyum, magnezyum, fosfor ve demir açısından oldukça zengindir.Bu mineraller yüksek tansiyon ve kansızlıkla mücadelede önemli bir role sahiptir.
  • B1, B2, vitaminlerinin yanında, Karabuğday P vitamini de içerir. P vitamini kılcal damarları güçlendirir.
  •  Karabuğday ayrıca kalp hastalıklarına ve kansere karşı da koruyucu bir bitkidir.  


Karabuğday Nerelerde Kullanılır?

  • çorbalarda
  • pudinglerde
  • tatlılarda
  • et ve sebze ürünleri ile birlikte
  • dondurma külahı yapımında
  • yemeklerde pilav gibi etin yanında

Karabuğday Çorbası: 


Dışarıda buz gibi bir hava varken, dumanı üstünde tüten, içimizi ısıttığı kadar şifa da veren karabuğday çorbasını denemeye ne dersiniz?

Malzemeler:
4lt  su
1/2 kupa karabuğday
450 gr dana eti
1 adet havuç
1 adet soğan
2 büyük boy patates
1/4 kupa maydanoz ya da dereotu
3 adet defne yaprağı
tuz ,karabiber
zeytinyağı

Hazırlama süresi :30 dakika
Pişirme süresi :45 dakika

Hazırlanışı :
Eti bir tencereye alın ve su ekleyin. Kaynamaya başladıktan sonra altını kısın ve orta derecede yaklaşık 40 dakika kadar eti pişirin. Tuz ekleyip içine karabuğdayı atın ve 15 dakika kadar daha pişirin. Soğanı ve havucu küp şeklinde doğrayın. Maydanozu ya da dereotunu ince ince kıyın. Yıkamış olduğunuz patatesleri doğrayıp pişen karışımın içine atın. Bu arada  tavada az bir zeytinyağı kullanarak soğan ve havuçları kavurun. Havuçlar yumuşayıncaya, soğanlar renk değiştirinceye kadar pişirin. Pişen malzemeyi de tencereye koyup karıştırın. 5 dakika daha için için kaynatın. Servis etmeden önce kıyılmış maydanoz ya da dereotu ile süsleyin.  Afiyet olsun.






Melanom Cilt Kanseri


Melanom Nedir?
Melanom bir tür cilt kanseridir. Cildimiz epidermis ve dermis adı verilen iki tabakadan oluşur. Dışta bulunan tabakaya epidermis, epidermisin altında bulunan tabakaya ise dermis adı verilir. Bu tabakalar arasında melonosit adı verilen hücreler bulunur. Melonistlerin görevi, pigment üretmek yani cilde rengini vermek ve vücudu ısı ve soğuktan korumaktır. Cilde rengini veren melonistlerden kaynaklanan cilt tümörleri melanom cilt kanserine sebebiyet vermektedir.

Melanom Oluşma Riskini Arttıran Faktörleri Nelerdir? 

  • Cildinizde çok sayıda ben taşıyorsanız,
  • Açık tenli, kızıl saçlı ya da çok fazla çile sahipseniz,
  • Çocukluk çağında güneş yanıklarına, güneşe ve güneşin etkilerine çok fazla maruz kalmışsanız,
  • Uzun süre güneşte kalıyor ve güneşleniyorsanız ,
  •  Ailede cilt kanseri öyküsüne sahip kişiler var ise, 
  • Zayıf bir bağışıklık sistemine sahipseniz diğer kişilere göre melanomaya yakalanma riski taşıyorsunuz demektir.
Yapılan araştırmalar, kadınların erkeklere göre daha fazla melanoma yakalandıklarını ortaya koymaktadır.

Melanomun Önlenmesine Yönelik Yapılması Gerekenler:

Cildinizde çok sayıda ben varsa, açık tenliyseniz, çillenmeye, güneşte kolay yanmaya eğiliminiz varsa düzenli olarak cildinizi kontrol etmeyi alışkanlık haline getirin. Cildinizde 4-6 hafta
 içerisinde kaybolmayan ya da var olan ama gittikçe büyüyen ya da şekli değişen benler fark ederseniz hemen doktora başvurunuz. Melanomda erken teşhis diğer kanser türlerinde de olduğu gibi çok önemlidir. Erken evrelerde tedavisi mümkündür ancak geç konan teşhiste yayılma eğilimdedir. Diğer cilt kanserlerine göre daha ciddi seyirlidir.

Melanom Belirtileri:

Eğer

  • gittikçe büyüyen
  • şekli değişen- düzensiz kenarlı bir görünüm almaya başlayan
  • rengi değişen- koyulaşan, çoklu gölgeli olan
  • kaşıntılı ya da ağrılı
  • kanamalı ya da kabuk tutmuş
  • iltihaplı benler taşıyorsanız hemen doktora başvurunuz.
 


 


9 Şubat 2015 Pazartesi

Sağlıklı Saçlar İçin Bira


Okuduğunuzda bir çoğunuza garip gelebilir ama eskiden  mahalle arasındaki kuaförlere girdiğinizde,sizi kesif bir bira kokusu karşılardı. O dönemlerde bira, bigudi ile  saç sarmada olmazsa olmaz bir güzellik malzemesiydi. Demek ki eskilerin bir bildikleri varmış!

Günümüzde  yapılan araştırmalar, biranın yüksek oranda mineral, vitamin ve aminoasit içerdiğini ortaya koymaktadır. Piyasada satılan saç bakım ürünlerinin içerisinde yer alan B vitamininin, maltozanın, sakarozanın ve proteinin birada da olduğunu biliyor muydunuz? Ayrıca bira, içerdiği magnezyum, fosfor ve potasyumdan ötürü de saç bakımında etkili bir madde.

Bira;

Yıpranmış saçların onarımını sağlayan proteine,
Uzamasını sağlayan B vitaminine,
Güçlenmesini sağlayan maltozaya,
Parlaklık kazanmasını sağlayan sakarozaya,
Saçların hacimli ve kalın telli görünmesini sağlayan darı ve buğday proteinine,
En önemlisi de saçların sağlıklı uzamasını sağlayan B7 ya da H vitamini olarak bilinen biotine sahip. (Biotin, kepeğe ve saç dökülmesine karşı etkili bir vitamindir. Güzellik vitamini olarak da bilinir.)

Hangi Tür Bira Kullanmak Gerekir? 
Kullanacağınız biranın markası ya da kalitesi elde edeceğiniz sonucu pek de etkilemeyecektir. Ama daha etkili bir sonuca ulaşmak istiyorsanız koyu renkte biraları tercih etmekte fayda var. Zira koyu renkli biralar daha fazla biotin içerirler.

Bir kaç püf noktası da verelim : Birayı saçınıza uygulamadan bir gece önce açıp, ağzını açıkta bırakmanız daha etkili sonuç almanıza yarayacaktır! Birayı saçınıza uygulamadan önce saçınızı şampuanla yıkamanız saç bakımının etkisini arttıracaktır! Boyalı saçlara sahip olanlar, bira ile saç bakımı yaparlarken daha dikkatli olmalılar. Zira çok sık yapılan bu uygulama, kuru saçlara sahip olmanıza neden olabilir!

Ev Yapımı Biralı Şampuan :
Evde bulacağınız bir şişenin içerisine yarı yarıya kimyasal içermeyen, doğal şampuanı ve  aynı ölçüde birayı koyun. Güzelce çalkalayın ve saçınıza masaj yaparak uygulayın. 2 dakika kadar ıslak halde bırakın. Ilık su ile saçınızı yıkayın ve karışımdan arındırın.

Ev Yapımı Biralı Saç Kremi :
1 fincan bira
1 çay kaşığı jojoba yağı

Birayı çok az ısıtın.Isındıktan sonra içine jojoba yağını katın. Karışımı saçınıza uygulayın. 15 dakika kadar bekletin. Sonrasında saçınızı durulayın. Saçınız eskisine göre daha hacimli ve parlak görünecektir.

Ev Yapımı Biralı Saç Maskesi : 
1 şişe bira
2 çay kaşığı bal
2-3 damla limon 

1 dakika kadar birayı ateşte ısıtın. Isınan biranın içerisine bal ve limonu katın. Macun kıvamındaki bu karışımı saçınıza masaj yaparak uygulayın. 15 dakika kadar bekletip saçınızı durulayın.

Bugüne kadar saç bakımında bira aklınıza ilk gelen şey olmayabilir ama yukarıdaki reçeteleri denedikten sonra saçınızda göreceğiniz değişiklik fikrinizi değiştirebilir.

Çocuğunuza Söylememeniz Gereken 10 Şey!







1. Hayır!
Çocuklar "hayır" ile başlayan cümleleri çok sık duyarlar. Söylemek istediğinizi olumsuzdan olumluya çevirerek ifade edebilirsiniz.Diğer bir deyişle, olumsuz olan bir durumu, olumlu istenilen bir duruma çevirmek sizin elinizde. "Hayır koşma" yerine "Yürü, lütfen !" diyebilirsiniz.İstenmeyen davranışın düzeltilmesinde "hayır" ile başlayan cümleden çok daha etkili olacaktır.

2. Aferin Sana ! 
Çocuklar istenilen davranışı sergilediklerinde, bir şeyleri kendi başına becerdiklerinde, onları övmek için kullandığımız sözcüktür "aferin sana". Oysa önemli olan çocuğunuzu övmek midir yoksa onu yüreklendirmek midir? "Sen buldun!","Sen başardın!", " Sen düşünerek buldun!" gibi "sen" ile başlayan cümleler kullandığınızda, çocuğunuzun başarısını önemsiyor ve cesaretlenmiş oluyorsunuz. Oysa "Aferin!" ile başlayan cümlelerde sizin ne düşündüğünüz önemli hale geliyor.

3. Benimle Tartışma ! 
Çocuklar soru sormaya, sorgulamaya ve analiz etmeye programlanmışlardır. Bu durum zaman zaman tartışma ortamı yaratabilir. Oysa ki sağlıklı gelişimlerinin bir parçasıdır söylenen bir şeyin nedenini, niçinin sorgulamak. Aranızda geçen konuşmayı " Benimle tartışma!" diyerek kesip atmak yerine "Biliyorum, benim farklı bir cevap vermemi bekliyorsun ama bu değişmeyecek" ya da " Sana cevabımın ne olduğunu söyledim. Bununla ilgili bir sorun varsa sor" şeklinde ifadeler kullandığınızda, çocuğunuz da sizinle tartışmak yerine kendi düşüncesini, kaygılarını ifade etme şansı bulacaktır.

4. Dur Bakalım Baban/ Annen Bu Konuda Ne Diyecek !
Bu tarz cümleler kurmanız öncelikle, konuyu açacağınız kişiye yönelik çocuğunuzda korku ve endişe yaratacaktır. Ayrıca, sözü edilen konu hakkında çocuğunuzla ilgili hiç bir sorumluluk taşımadığınızın ve insiyatifinizin olmadığının da göstergesidir.
Bu arada çocuğunuz yapmış olan hatalı davranıştan ötürü zaten suçluluk, utanç ve üzüntü duyarken, durumu bir başkasına söyleyeceğinizi tehditler savurarak ifade etmeniz, yaraya tuz basmaktan başka bir şey değildir. Eğer aile bireylerinden birisinin bu durumu bilmesi gerekiyorsa, o kişiye bu durumun kimin tarafından söylenmesi kararını çocuğunuza bırakın. "Babana/ annene durumu sen mi söylemek istersin yoksa birlikte mi anlatalım?" tarzında bir yaklaşım, çocuğunuzun yaptığı davranışın sorumluluğunu almasına sağlar.

5. "Eğer Bir Daha Bunu Yaparsan..."
Çocuğunuzla baş başayken ya da diğer ailelerin yanında bunun bir faydası olmadığını bile bile kim bilir bu cümleyi ne kadar sıklıkta kullanmışsınzdır, Öncelikle, kurmuş olduğunuz cümleyle çocuğunuzu tehdit ederek sizden korkmasını istiyorsunuz. İkincisi, söyledikleriniz uygulanabilir şeyler olmuyor çoğu zaman ( "Bir eve gidelim doğrudan yatağa gidiyorsun",  "Sana yemek falan yok!", " Bir hafta cezalısın!") Sinirlendiğimizde sarf ettiğimiz cümleler sadece uygulanamaz şeyler olmakla kalmıyor aynı zamanda kolayca unutabiliyoruz da. Böylelikle güvenirliliğimizi de kaybedebiliyoruz. Söylediklerimizle yaptıklarımız birbirini tutmaz hale geliyor. Bunun yerine az ama öz konuşup, çocuğunuza seçenekler sunarsanız "Eğer bu davranışını sürdürmeyi seçiyorsan, o zaman şunu da yapmayı seçiyorsundur " diyebilirsiniz ya da "kardeşinle dalga geçip onu ağlatmayı seçiyorsan, gün boyu en sevdiğin oyuncak ile oynamamayı da seçiyorsun". Bu tarz ifadeler, tehdit içermeyen, beklentiyi ve beklenti gerçekleşmediğinde karşılaşacağı durumu az ama öz bir şekilde açıklamış olur.

6. "Yanlış Yapıyorsun!"
Çoğu zaman aileler tüm kontrolün kendilerinde olmasını isterler. Tabii ki bazı görevler olması gerektiği gibi yapılmalıdır ama çoğu zaman çocukları bir takım şeyleri usulüne göre yapması için zorlarız. Oysa aynı şey bir çok farklı yoldan yapılabilir. Eğer çocuğunuz çimenleri mor rengine boyuyorsa, çimenlerin yeşile boyanması gerektiğini söylemek çok kolaydır ya da sandalyeye ters oturmuşsa , onu olduğu yerde döndürüp olması gerektiği gibi oturtabiliriz de ama bunu yaparken yargılayıcı davranmayın. Onun yerine " Sandalyeye ters oturmayı seçtin, sanırım" ya da "Çimenleri mor renge boyamayı seçmiş olman, ilginç "" diyebilirsiniz. Bu tarz ifadeler çocuğunuzun yaratıcı olmasına ve bazı şeyleri beklentilere bağlı kalmaksızın keşfetmesine sebebiyet verecektir.

7. Böyle yaparsan işte olacağı bu! 
En olmayacak zamanlarda çocuklara ders vermek gibi bir tutum içerisine gireriz. Eğer çocuğunuz tehlikeli ya da uygunsuz bir şey yaparken yaralanmışsa, zaten yaptığının yanlış bir şey olduğunun farkına varacaktır. Çocuklar bir seferde bir şeye odaklandıklarından, canları acırken, sizin dile getireceğiniz kurallar ya da dersler boşu boşuna sarf edilmiş sözcüklerden öteye geçmeyecektir. "Sandalyeden atladığında gördün değil mi ne olduğunu?" cümlesinin yerine  "Sandalyeden atlayıp, yere düştüğünde canın acıdığını fark ettiğini biliyorum" demeniz çocuğun yapmış olduğu tehlikeyi davranışı kavramasında ve tekrarlamamasında diğer ifade tarzına göre çok daha etkilidir.

8. Yapamazsın / Yapma 
Çocuğun davranışlarında olumlu yönde değişikler görmek istiyorsanız, bu çoğu zaman söylemlerinize bağlıdır. Çocuğunuza bir şeyi yapamayacağını söylemeniz, onun bunu yapabileceğini size kanıtlamasıyla sonuçlanacaktır. Çocuğunuza bir şeyi yapmamasını söylemeniz, sizinle tartışmasına ve size isyan etmesine sebebiyet verecektir.Bunun yerine ifadenizin ardındaki sebebi açıklayın. "Bu senin için güvenli değil" demeniz bazı şeylerin neden sınırlamalar gerektirdiğini anlamasına yardımcı olacaktır.

9. Şimdi  Şunu Yapıyoruz. Tamam mı? 
Çocuklara içten, sevecen ve sevgi dolu görünmek istediğimizden, çoğu zaman verdiğimiz  kararlarda onların onayını bekleriz.  Bu tutumun gerekçeleri anlaşılabilir fakat  çocuğunuzun verdiğiniz tüm kararlara itaat etmesi için onu bu yöntemle ikna etmeyi bir alışkanlık haline getirmeyin. Aileler çoğu zaman " Artık oyun parkından gitmemiz gerekiyor. Tekrar geleceğiz. Tamam mı?" dediğinizde aslında bir tartışma başlatmış oluyorsunuz. Çünkü çocuğunuz da size "Hayır " cevabını verecektir. Oysa oyun parkından ayrılmak istemediğini biliyorsunuz. Onu yerine, "Oyun parkından ayrılmak istemediğini biliyorum ama gitme vakti geldi. Başka bir gün yine geliriz" demeniz duygularının sizin tarafından önemsendiğinin göstergesi olacaktır.

10. Beni Delirtiyorsun!
Aileler çocuklarının duygularını kontrol altına almalarını isterler. Oysa kendileri çocuklarınla ilgili bir problemle karşılaştıklarında ve bununla baş etmekte zorlandıklarında bu cümleyi sarf ederek bir yetişkin olarak kendi duygularını kontrol etmekte yetersiz olduklarının sinyalini verirler. Kendinizi işin içinden çıkılmaz durumda hissediyorsanız, çocuğunuza " Şu anda çok üzgünüm ya da sinirliyim. Biraz yalnız kalmak istiyorum" diyebilirsiniz. Çocuklarınızı içinde bulunduğunuz ruh halinden ötürü suçlamak yerine duygunuzu samimiyetle ifade edebilirsiniz.

Birlikte Tüketilmemesi Gereken Besinler


Bir çoğumuz için damak tadı çok önemli. Bol salçalı ve yağlı bir et yemeğinin yanında yediğimiz pilav, o öğünü bir ziyafete dönüştürebiliyor. Çoğu zaman sindirimin ağızda başlayıp ağızda bittiğini düşünüyoruz. Midemizin, yediğimiz yemekleri nasıl sindirdiğini, sindirirken ne kadar zorluk çektiğini, bazı besinlerin midede nasıl fermante olduğunu, çürüdüğünü ve vücutta asidik ortam yarattığını pek de düşünmüyoruz. Gözümüz ve karnımız doyarken, hücrelerimiz aç kalıyor ve sağlıksız bir yaşam sürdüğümüzü hastalıklar kapıya dayanmadan önce farkına bile varmıyoruz.

Besleniyoruz ama beslenirken bir çok yanlış yapıyoruz. Yaptığımız başlıca yanlışlar:

 Demir içeren gıdalarla birlikte kalsiyum içeren gıdaların birlikte tüketilmesi.
 Kalsiyum içeren gıdalar demirin emilimini azaltıyor. Örneğin; demir yönünden zengin olan ıspanağı  yoğurta birlikte tükettiğimizde  ya da et yemeklerinin yanında yararlı bir içecek diye düşündüğümüz ayranı içtiğimizde aslında almamız gerekenden çok daha az demir alıyoruz.

Hayvansal proteinlerle nişastalı proteinlerin aynı öğünde bir arada tüketilmesi.
Sistemimiz bir defada bir çeşit gıdayı sindirmeye yönelik çalışıyor. Sabah kahvaltılarının vazgeçilmezi diye düşündüğümüz sucuklu yumurtayı ya da et yanında yenen patatesi, midemiz ne de güzel bir ikili diye algılamıyor. Hiçbirisini sindiremiyor. Böylelikle alınan besinler fermante olup çürümeye geçiyor ve vücutta asidik ortam oluşuyor.

Yemekten hemen sonra meyve tüketilmesi. 
Gece ev gezmelerinin olduğu dönemlerde, gelen misafiri layığıyla ağırlamak için masadan kalkar kalkmaz ikram edilen meyveler, bizim iyi bir ev sahibi olduğumuzun bir göstergesi olabilir. Fakat aynı durum misafirler için geçerli olmayabilir. Meyveler midede sindirim gerektirmeyen, hızlı bir şekilde on iki parmağa geçen besinlerdir. Ancak mide diğer besinlerle doluyken ve sindirimi gerçekleştirmeye çalışırken bir de meyvelerin eklenmesi, diğer besinlerin meyvelerin bağırsaklara geçişini engellemesiyle sonuçlanır. Böylelikle bizim vitamin içerdiğini düşündüğümüz meyveler, midedeki var olan bakteriler tarafından hızlı bir şekilde kullanılırlar. Midede bulunan besinler hızla fermante olduğundan sindirimle ilgili gaz problemleri yaşanır. Meyvede bulunan vitamin ve minerallerden vücudumuzun en etkili biçimde yararlanmasını istiyorsak, meyveleri aç karnına ya da yemeklerden 2 saat sonra tüketmeliyiz.

8 Şubat 2015 Pazar

Ne Kadınlar Sevdim Zaten Yoktular!



Ataerkil düzen içerisinde kadının görünürlülüğü, erkeğin kadını görmek istediği imgelerle sınırlandırılmıştır. Kadın, tarih boyunca kimi zaman cinselliği ve bedeni tamamen göz ardı edilerek kutsanan, yüceltilen, idealleştirilen, ülküleştirilen bir kadın imgesine, kimi zaman da sadece bedene indirgenerek erkeği günah işlemeye sürükleyen, yoldan çıkaran, şeytanla iş birliği yapan, lanetlenen, yasaklanan, korkulan tekinsiz bir arzu nesnesine dönüşmüştür. Tek tanrılı dinlerin kurumsal nitelik kazanmalarıyla birlikte kadının sahip olduğu güçler ellerinden alınmış, bu güçler erkeklere atfedilerek kadınlar baskılanmış, toplumdan soyutlanmış, göz ardı edilmiş ve öteki olmaktan kurtulamamıştır. Erkek egemen toplum düzeninin devam edebilmesi için, erkek ideolojisi gerekli gördüğü yerlerde ve zamanlarda "anne", "doğuran", "var eden" kadın imgesine başvurmuş, yaşadığı toprak parçasının kurtuluşunu kadınlarda aramış, onu ülküleştirerek yeni kadın imgeleri yaratmıştır. Kadın, özellikle savaş zamanları ya da savaş sonrası ekonomik anlamda yaraların sarılmasında  yaratılan yeni imgelerle "güvenli" yuvalarından çıkartılmış bir süreliğine toplumsal hayatın parçası haline getirilmiştir. Ekonomik anlamda kadın gücüne ihtiyacın azaldığı dönemlerde de  yaratılan "iyi bir eş ve anne" imgesi ile evlerine geri gönderilmişlerdir. Her türlü ırkçılık ve ayrımcılıktan beslenen kapitalizm ise, kadın bedenini bir meta haline getirerek, kadın ve kadın bedeni üzerinden beslenmek üzerine inşa ettiği ideolojisini, farklı kadın imgeleri sunarak tüketmeye devam etmektedir.

1. Marianne :  Özgürlük, kardeşlik ve eşitliğin alegorik simgesi olan Marianne, Fransa'nın ulusal sembolüdür. Aynı zamanda Fransız Devrimini'nin de sembolü olan bu kadın imgesi bir anlamda Özgürlük Tanrıça'sının kişileştirilmiş halidir. Mutlak monarşinin devrilişi ile yerine Cumhuriyetin kurulması, yeni ulusun doğuşu  ve değerlerinin ortaya çıkarılması kadın imgesi üzerinden yaratılmıştır. Antik çağda köleliğe başkaldırıyı simgeleyen başındaki Frigya başlığı ki çoğu zaman kırmızı olarak resmedilmiştir, çıplak göğüsleri beslemeye hazır olduğu ulusu ve sahip olduğu doğa üstü güçleri ile savaşçı kadın tanrıçaları, çıplak ayakları ise halktan biri olduğunu simgeler. Marianne'nin gerçekte yaşayıp yaşamadığını bilmemize rağmen bildiğimiz tek şey, Fransa'da Marie ve Anne'nin en yaygın kadın isimleri olduğudur.

2. Rosie the Riveter: II. Dünya Savaşı sırasında fabrikalarda çalışan  ve cepheye savaş malzemesi üreten Amerikalı kadınların kültürel simgesidir. Kadınların ekonomik güçlerinin simgesi olarak sunulan erkekler tarafından üretilmiş olan bu kadın imgesi sayesinde, iş gücüne ihtiyaç duyulan alanlara II. Dünya Savaşı sırasında 6 milyon kadının yerleştirilmesi sağlanmıştır.Savaş bitiminde ise, endüstrinin her alanında çalışan kadınların görevlerinin bir çoğu erkeklerce geri alınmış ve kadınlar tekrardan "evlerinin kadını" olmaya devam etmişlerdir.

3. Betty Crocker:  Annelerimizin yemek kitaplarında fotoğraflarını gördüğümüz Betty Crocker, gerçekte yaşamayan, erkekler tarafından üretilmiş hayali bir kadın imgesidir. 1920'lerde yemek tariflerini bir erkekten almanın kadınlar için kabul edilebilir bir şey olamayacağını ve ürünlerinin bu şekilde satılamayacağını  düşünen Washburn Crosby şirketi tarafından yaratılmış bir kadın imgesi olan Betty Crocker,  tutumlu, fedakar, üretken, güler yüzlü, kısacası ideal bir ev kadınını resmetmektedir. Zaman içerisinde  yüzü yedi kez değiştirildi. 1955 yılında "genç", 1980'de" profesyonel",
1996'da da ten rengi koyultularak "çok kültürlü" oldu.

4. Cat Woman (Kedi Kadın) 1940 yılında yılında Batman ile hayatımıza giren Kedi Kadın, kötülüğü ile nam salmış, Batman'e meydan okuyan, başına buyruk, baştan çıkarıcı, çekici, ataerkil normlara uymayan özellikleriyle anti kahraman bir kadın imgesiyle karşımıza çıkar. Kedi Kadın; tehlikeli, korkulan, ne yapacağı kestirilemeyen ama aynı zamanda göz kamaştıran, büyüleyici olan ve arzulanan, "kötü" kadın imajı yani "femme fatale" olandır. Zaman içerisinde değişime uğrayan ama vücuduna oturan sımsıkı siyah kedi kadın kostümü, kırbacı ve parlak kırmızı ruju ile hep "vamp", "seksi" kalarak, fetiştirilmiş kadın imgesinden kurtulamaz.

5. Lara Croft : Tomb Rider, video oyun serisinin  kurgusal karakteri ve kadın kahramanı olarak yaratılan Lara Croft, macera sever bir arkeologdur. Hızlı, atletik, güçlü ve zeki oluşu akıllara India Jones karakterinin kadın versiyonunu getirir. Ancak bir kadın imgesi olarak üretildiğinden ötürü, kızıl kahverengi at kuyruğu şeklinde toplanmış saçları, kadınların kolay kolay ulaşamayacakları atletik vücut yapısı ve büyük göğüsleri ile erkek fantezisinin cisimleşmiş seks sembolü olmaktan kurtulamadı. Akıllı, cesur, çekici, tehlikeli,baştan çıkarıcı, başına buyruk kadın imgesi, oyunu oynayan" erkeklerin ellerinde" kontrol altına alınabilen, ehlileştirilebilen bir imgeye dönüşmesiyle belki de Lara Craft'ı popüler kültürün bir ürünü haline getirmiştir. Ne dersiniz?

Didem BAŞARAN